Kendine doğru 18 yıl önce bir adım atan ve kendisine bir adım atmak isteyenlere bir rehber, bir yol gösterici olarak çalışan psikosentez hayat koçu Cangül Soydemir Sevgililer Günü için irtibat tüyoları verdi. “Anlattık zannederiz, anlamadığını düşünürüz. Anladık zannederiz anlamadığımızın bambaşka bir şey olduğu ortaya çıkar ve sonuta anlaşamayız. Bayan ve erkek çoğunlukla böyledir, yok mi? Birbiriyle konuşur fakat anlaşamaz. Bu yüzdendir ola ki de psikologların “kadın beyni”, “erkek beyni” diye kitaplar yazmaları. veya astrologların “ah bu venüs”, “vah bu mars” şikayetleri. İletişim deniyor bu çıkmaza, daha açık konuşmak gerekirse iletişim kuramama.
Tam da Sevgililer Günü’nde bu konuya kafa yoralım. Bir değişiklik “Sevgilimi Kavrama Kılavuzu” olsa her şey ne kolay olurdu, değil mi? Lakin değil. Benzer “yaşam kılavuzunun” olmaması gibi. Yaşayarak öğrendiğimiz gibi yaşamayı. aynı zamanda; sevgilimizle daha iyi ve sağlıklı bir irtibat kurmayı öğrenebiliriz. Nasıl mı? Her şeyden önce kendimizle nasıl iletişim kurduğumuzu tespit ederek başlamalıyız. O Kadar ya her gün en çok konuştuğumuz kişi kendimiziz. En fazla kızdığımız, en sert yargıladığımız, zayıflıklarına öfkelendiğimiz. Kendimizle olan bu iç diyalog nasıl? Yargılayıcı, hatalara aleyhinde sabırsız, eleştirel, güvensiz içerikli mi daha fazla? Özşefkat gösteriyor muyuz örneğin, kendimize sevgi sözcükleri kullanıyor muyuz? Kendimize arkadaşça olalım şimdi, bu sorulara kaç kişi olumlu yanıt verebilir? O zaman; birincil iş kendimizle, özellikle korkularımızla, kompleksler, dürtülerle olan ilişkimizi keşfedelim. Zorunlu duygularımızı tanıyalım mutlaka, onların farkında olalım yargısız, gözlemci bir gözle bakalım onlara.
Keşfedip kabul ettiğimiz her zorlayıcı duygu, bilinç dışından bilincin yüzeyine çıkar. Böylece biz bu duyguları yönetebilmeye başlarız.
Onları anlayıp benimsemek kendimizle olan dinç, gerçekçi ve dengelenmiş iletişimin ilk ve en manâlı adımıdır. İkinci manâlı adım kendimizi bir tamamiyle sevmeye başlamalıyız. Zayıflıklarımızla, dinç yönlerimizle, korkularımız, cesur olduğumuz alanlarla bir tamamiyle. oysa ki sevgiden ve sevgide dürüst iletişimin öneminden laf ediyoruz, önce kendimizi sevebilmeliyiz, pek yok mi? Kendini bütünüyle kabul edip sevemeyen insan başkasını da gerçekten sevemez. Kendini anlamayı öğrenmemiş insan bir başkasını da anlayamaz.
Derindeki ana sorun budur. Birbirimizi anlayamamanın temel nedeni, hem içimize keza de ilişkide olduğumuz kişilere içteki bir subjektif filtreden bakıyor olmamızdır. O filtreyi ayrım etmek, içindekileri anlayışlı olmak çok büyük öneme sahip. İç diyaloğu dinginleştirmenin, sağlıklı ayla getirmenin önemi de çok büyüktür. Çünkü içte kendisiyle ağız dalaşı eden, yargılayan bir iç ses çok şamata yapar ve gürültü karşımızdakinin anlattıklarını dinleyememize ve anlayamamıza neden olur. Duyarız ola ki lakin dinleyemeyiz. Sevgiyi paylaşmak en büyük özlemimizken, birbirimizle iç gürültülerimizi paylaşır dururuz. Şayet de bu Sevgililer Günü’nde kendimize ve sevgilimize vereceğimiz en değerli hediye, bir kendini tanıma ve kendini sevmeyi öğrenme çalışmasıdır. İç gürültüyü paylaşıp anlaşamamaktan, kendini sevmeyi öğrenip sevgiyi paylaşmaya geçiş yapabiliriz bu nedenle. Sevgi doğaüstü bir duygu, kalbimiz defalarca sevgiyi arar. Bu defa içte arayıp bulalım önce sevgiyi ve ardından doymuş dolu paylaşalım onu sevdiğimizle.”