Meyve sebzeden alınan içerikler azalıyor
Protein afet ürünü olan keton yoğunluğunun vücutta artışının belirtisi olarak idrarda keton görülmesiyle diyetin ismini buradan aldığını bildiren Kardiyolog Prof. Dr. Özlem Esen, “Ketojenik diyetler çeşitli şekillerde uygulanabilirken herzamanki ketojenik diyette enerji ihtiyacının yüzde 85-90’ı yağdan yüzde 5’i karbonhidrat ve tekrar yüzde 5-10 arası da proteinden elde edilir.
Enerji gereksinimi de yağ asitleri ve proteinden karşılanır. Ketojenik beslenmenin temeli olan düşük ya da fazla düşük karbonhidrat alımı nedeniyle meyve ve sebzeden alınan vitamin, mineral ve lif içeriği azalır. Hem birey sebze ve meyvede yer alan fitokimyasallardan da yoksun kalır, bu da bağırsakta yaşayan mikrobiyotanın dengesini bozar” açıklamasında bulundu.
Bağırsaklardaki mikrobiyota adı bahşedilen bakterilerin kısa zincirli yağ asitlerinden doygunluk şehvetli veren hormon yapımından, kanser önleyici ve bağışıklık güçlendirici etkileri olan madde yapımına kadar kilit mekanizmalarda rol oynadığının bilindiğini ifade eden Prof. Dr. Esen, sözlerine şöyle devam etti:
Bunun ötesinde bağırsakta bulunan bu bakteriler ihtiyacı olan karbon molekülünü nebati karbonhidrattan alamazsa derhal yakınındaki bağırsak duvarındaki tabakadan alır ve böylece bağırsağı koruyan bu bariyerde zarar meydana gelip iletken bağırsak adı verilen durum ortaya çıkar. Ketojenik diyetlerdeki gıdaların batmış yağ ve kolesterolden zengin, kimyasal kalıntı, oksidasyon ve iltihabı artırıcı madde içeriği yoğun olmaktadır.