“2022 hedefimiz kendimizi tanımak olmalı”

Psikosentez metodu ile kendini bil yaşamını dönüştür diyorsunuz. Bu dönüşüm nasıl başlıyor? Bu metod hakkında bilgi alabilir miyiz?

Değişim, içsel değişim bir süreç.  Fakat birey “ben duygu, us kalıplarımı, bana zarar veren davranış biçimlerini değiştirmek istiyorum” diye arkadaş canlısı bir adım attığında bu süreç başlıyor. Psikosentez 20.yüzyılda modern psikolojinin oluşmasına çok katkısı olan Dr. Psikiyatrist Roberto Assagioli kadar sabit bir psikoloji ekolü. Dünyadaki ülkelerin çoğunda okulları ve terapi merkezleri olan bir ekol. Bu yapılarda Klinik Psikologların yürüttüğü terapi bölümü var, üstelik benim içinde bulunduğum ve milletlerarası sertifikaya sahip olduğum Psikosentez Yaşam Koçluğu bölümü.

Psikosentez Metodu;  psikosentezin esas yapısına, bilhassa Meditasyonu ve Derin Astrolojiyi ekleyerek oluşturduğum bir yöntem. Derin yıldızbilim danışanların spiritüel, psikolojik geçmişi ve hayat döngüleri hakkında  ciddi ipuçları veriyor. Bir danışan başlıca bir amaç belirleyerek veya birlikte o hedefi belirlememizi istek ederek bu çalışmaya başlıyor. Bu süreçte; belirlenen kasıt doğrultusunda ilerlerken, kendisini sabote eden alt kimlikler tespit ediyoruz ve onları nasıl yönetebileceğini dağıtılmış psikosentez teknikleri ile ele alıyoruz. Zaten birey bu daha aşağı kimlikleri ayrım edip kabul edince metamorfoz başlıyor. Hangi duygu ve düşüncelerin kendisini zorladığını, bunların temel kaynağını ve bu kalıpları nasıl yeni ve yapıcı kanallara aktarabileceğini öğrenmeye başlıyor. Yani aslında, zorunlu iç enerjileri fark ettikçe bilhassa daha aşağı kimlik egzersiz teknikleri ile bu mecburi duyguları yönetebilmeye başlıyor.

Bu süreçte her seansta meditasyonu da kullanıyorum. Meditasyon iç enerjilerimizi kavramak, iç merkezimize doğru derinleşerek dengede kalmamızı sağlıyor. Bütün bu uygulamaları itinalı ve güvenli şekilde uyguladığımda, bir  zaman daha sonra danışanlarımda köklü metamorfoz oluşuyor. Kendilerine ve yaşamlarına gösterme açıları değişiyor. Kendi duygularını yönetmeyi öğreniyorlar. Ve  bu nedenle gerçek bir dönüşüm başlıyor yaşamlarında.

Pandemi döneminde hepimizin hayatı farklılaştı. Daha eksik sosyalleşmeye başladık. Bu dönemde ruh sağlımızı gözetmek için neler yapabiliriz?

Pandemi dönemi, ancak hala belli devam ediyor hepimizi eve bağladı. Ben şöyle bir tasvir yapıyorum: pandemide halk müziği  “kendi içine düştü.” Bayağı dönemlerde, İç’e dönmek, içinde neler oluyor diye bakmayan bunun yerine dışta farklı alanlara yönlendirilmiş aktivitelerle içindeki sorunlu enerjileri bastırmayı, onlardan kaçmayı tercih eden insan kendi içine düştü.  Aynı evin içinde kimi çekirdek aile içinde, kimi ise tek başına kaldı. Ve ilişkilerdeki ele alınması ertelenmiş sorunlar yüzeye çıktı. Kaçacak bir yer olmayınca da, zorunlu olarak İÇ’e döndü bir bölümü, bir iç araştırma zorunlu ışık halkası geldi. İster durum böyle olsun, isterse yaşamlarında  büyük sorunlar olmasın, her şekilde çok sınırlı sosyalleşme, insan için zorunlu bir unsur. bu nedenle de bu dönem, her zamankinden daha çok meditasyona süre parçalamak gerektiğine inanıyorum. Çünkü meditasyonlar, insanı içteki merkeziyle baştan tanıştırır. Sahiden her şey içimizde bizim. Lakin biz defalarca dışta yaşamaya, dışa bakmaya alıştığımız için, ihtiyacımız olan denge, huzur ve dinginliğin içte olduğunu unutuyoruz. Meditasyon bize bunu hatırlatıyor. İç merkezimizle temasa geçerek bir anlamda orada köklenerek, tek başınalığın güzelliğini, huzurunu ve içte bütün olma duygusunu deneyimletiyor. Doğada uzun yürüyüşler ve meditasyon bizi bu dönemin zararlı etkilerinden uzakta tutar. Şunu hatırlamalıyız: Kendini anlayışlı olmak, kavramak ve iç huzuru tutmak İÇ’e ait bir durumdur. Ve meditasyon bu anlamda benzersiz bir araçtır.

Hayal kırıklıkları, üzüntü, hiddet, nefret, acı, kıskançlık gibi duyguları hepimiz yaşıyoruz. Bu zorunlu duygu ve durumlarla nasıl baş edebiliriz?

Zorunlu duyguları ayrım etmemiz fazla manâlı. Ve o duygu ile yüzleşmek, onu onu kabul ederek onu yönetebilmek. Genelde biz; zorlayıcı bir durumun ortaya çıkardığı yine mecburi bir duygu olduğunda iki müşteri tepki veririz:

1- O duyguyu tetikleyen duruma/kişiye öfkelenerek ve suçlayarak

ve ani tepkiler vererek.

2- O duyguyu bastırarak, ondan kaçarak.

İkisi de çözüm değil.

Birincisinde suçluyu/sorumluyu daima dışta arayarak ve dışta duygu patlamaları yaşayarak, ayrıca ilişkilerimize zarar verir keza de başlıca içte görmemiz gereken sorunu görmezden gelerek o sorunun daha da büyümesine niçin oluruz. Ancak bastırılan her zorlayıcı duygu içte daha da köklenir ve bizi o yönetir. böylece de mecburi duygularla kavga etmek, onları yok edilmesi gereken bir düşmanmış gibi bakmak veya bastırmak yanlıştır. Bunun yerine her seferinde böyle bir duygu yaşadığımızda, mesela hiddet diyelim, o öfke duygusunu kabul edelim. Lakin onunla özdeşleşmeden. Psikosentezde biz hiçbir duyguyla özdeşleşmemek gerektiğini bunu yerine o duyguyu bir enerji olarak kabul etmeyi vurgularız. Yani diyelim oysa öfkeyi ele alıyoruz: “Ben çok öfkeliyim” yerine, “Bir hiddet enerjisi hissediyorum” demek beyne öbür bir mesaj verir. Böyle bir ifade o duygunun bizi yönetmesine müsade vermez. Ve sonradan: “Ben bu hiddet enerjisini kabul ediyorum. Fakat ben her türlü duygunun ötesindeyim” diye vurgularız. Bu basit fakat fazla etkili çalışmayı her zorlayıcı duyguda uygulayabiliriz. Bilhassa düzenli olarak uygulandığında, artık o zorunlu duyguları özdeşleşmeden yönetir ışık halkası geliriz.

Danışanlarınızdan en sık duyduğunuz şikayet nedir?

Özellikle son zamanlarda çok kişinin yaşamda kasıt bulmakta güçlük çektiğini gözlemliyorum. Hedef oluşturmak, fakat daimi gaye oluşturmak zorlaşmış görünüyor. Bunda kesinlikle pandemi sürecinin ve o sürecin mecburi koşullarının çok etkisi var. Bir taraftan da ben bunun yardımcı olduğunu düşünüyorum. Çünkü “benim bu yaşamda anlamım ve amacım nedir” sorusunu sormak insanı bir çeşitlilik içsel yolculuk ve içsel sorgulamaya dürüst götürür. Bu da fazla manâlı. Çünkü bu dünya yaşamını salt doğmak, beslemek, çiftleşmek ve sonradan da ölmek gibi sığ bir kavrama insanı zaten bir amaç boşluğuna sürükler. O yüzden de yaşam anlamı ve amacını denetlemek paha biçilmez ve sağlıklı bence.

2022 için önerileriniz nedir? Daha iyi bir hayat için 2022’de neler yapalım? Hedefleri uygulamada bezginlik yaşayanlar için önerilerimiz nedir?

Her yeni sene yeni hedefler konulur çoğunlukla. Ve o hedeflerin birçok bir şekilde sekteye uğrar. Çünkü dışa yönelik hedefler bir fazla defa alt kimlikler kadar sabote edilir. Çünkü o daha alçak kimlikler, örneğin korkan alt kimlik, güvensiz daha aşağı kimlik vb. içte ihmal edilmiş sorunlu enerjilerdir. Ve bize seslerini duyurmak ister. Biz onları duymamakta ısrar ettikçe de çığlıkları yükselir ve bizi yaşamımız sabote ederler. İşte tam da bu nedenlerle 2022 için “Kendimizi Tanımak” içsel hedefini koyalım diyorum ben.  Kendimize vereceğimiz en hoş armağan kendimizi bilmektir bu yaşamda. Zayıflıklarımız, dürtülerimiz, arzularımızı iyi tanımak, zorunlu duygularımızı yönetmeyi öğrenmek ve İÇ’te bir bütün olup dengede kalabilmek yeni senenin hedefi olmalı hepimiz için.

Yorum yapın

SMM Panel PDF Kitap indir